Bi'şey mi bakmıştın? (blog içi arama)

31 Ekim 2009 Cumartesi

Kafamdan geçenler - 1

Andi Warhol “herkes bir gün 15 dakikalığına meşhur olacak” derken neyi kastediyordu acaba. Çok merak ettim bir an için.

Bu yazıda mutluluklar saçan sevgi cümleleri beklemeyin, neşeli şarkılar yok bu yazıda. Size sevgiden bahsetmeyeceğim. Size dünyanın güzelliklerinden, arıların aslında onların canını yakmazsanız sizi kesinlikle sokmayacağından, akşamüstü güneş batarken ayın çıkacağından bahsetmeyeceğim. Size ayın da batacağını, dünyanın kötülüklerle dolu olduğunu, arıların zehirli olduğunu anlatacağım. Gece yatarken size gece lambası olmayacak bu yazı. Karanlıkta arkanıza baktığınızda ve korktuğunuzda sarılacağınız bir telefon önermiyorum size. Size doğruları öneriyorum, şuursuz aşk sözcükleri değil…

Meşhur olmak ulusal bir kanala çıkıp odak noktası olmak mıdır, yoksa üç kişiden fazlasının bilmemesine rağmen büyük bir kahramanlık yapmış olmak mı? Bence ikisinin de bir anlamı yok. Fütursuzca atıp tutan haber kanallarından birinde adınızın geçmesi neyi değiştirir ki? Ya da külçe külçe altınlarınızın olması? Bir kişiyi ölümden kurtardığınızda ne olur peki? Hiç düşündünüz mü? Dünya daha güzel bir yer haline mi gelir, yoksa herkes hayatına devam mı eder… İki kişiyi ölümden kurtardım –saçmalamayın, övmüyorum kendimi, övseydim size kahraman olduğumu söylerdim- ama elime ne geçti? Bir tanesi ben aramadıkça halimi bile sormuyor, diğeri ise bir arkadaşım. Unutmayın, arkadaşlıklar karşılıklı menfaatler sürdükçe vardır! Bir kişinin sizin yanınızda mutlu olması bile bir menfaattir. Yanında mutlu bile olamadığınız biriyle neden arkadaş kalasınız başka bir menfaatiniz yoksa?

Kendimi bildim bileli, bir şeyler dayatıyorlar; bana ve geri kalan herkese. Herkes bir şeyler biliyor, herkes diğerlerinden iyi düşünüyor ve diğerlerinden iyi çözümlüyor olayları. Hayır! Ben yapmıyorum demeyin sakın… Siz de yapıyorsunuz bunları. Günümüz dünyası o kadar “geniş” olmaya başladı ki; insanlar yanlış düşünenlerin peşinde davul çalmaya başladılar ve doğru olanları kendilerini yavaşlatan prangalar olarak gördüler ayak bileklerinde. Dokuz köyden kovdular insanları tabiri caizse…

Doğru olan zordur, bu zorluğa yenik düşmeye başladık. Kime güveneceğimizi bilmediğimiz ve çoğunlukla da kalemize darbeyi vezirlerimizden yediğimiz bu dünyada hayal kahramanları yok artık, bırakın bu saçmalıkları…

Amcamın yegâne kuralıdır “AKG”… Asla... Kimseye… Güvenme… Ve kötü olan ne biliyor musunuz? Gerçekten yıkılmaması gereken –belki de tek- kural bu benim için. Babana bile güvenme sözünü hatırlar mısınız? Ne kadar doğru bir sözdür bu… Tamam, kabul, gerekirse bizim için canını ortaya koyabilir. Gerekirse yemez, yedirir. İçmez, içirir. Doğru olan bu. Çıkıp biri desin ki –istisnalar kaideyi bozmaz- hayır, yanlış bu? Ama her zaman yanımızda olmayacaklar. Bu da bir gerçek. Hem de en zorlarından.

Şu anda otobüs bekliyorum otogarda ve kimse yok yanımda. Tek ulaşabildiklerim telefon rehberimdekiler. Ve ellerim kutuplardan bir parça gibi geliyor adeta. Hayal kuruyorum ama hayallerimde iki insan var sadece. Birisi bu dünyada karşılıksız sevdiğim tek insan olan kuzenim ve diğeri de henüz açılamadığım güzel kız. Açılmayı düşünmüyorum, onu sevdiğimi hissetsin yeter. Korkuyorum aslına bakarsanız onun da saflıktan nasibini almamış ve bir çay bardağına düşen ölü bir sinek gibi midemi bulandıran bu dünyadaki diğer insanlardan olduğunu öğrenmekten.

Düşüncesi bile ürpertiyor…

Not: Burada “hayallerimde iki insan var sadece” ve “karşılıksız sevdiğim” tümcelerinden sakın ailemi v.s sevmediğimi çıkarmayın! Babamı babam olduğu için, annemi annem olduğu için, amcamı amcam olduğu için… Bana öğrettikleri şeyler için… Ve hiç birinin haklarını hiçbir zaman ödeyemeyeceğim için seviyorum.

Not 2: Özge, çok teşekkür ederim.

Kendime hatırlatma: Neden hep öbür taraftaki yere bagaj, araç egsozunun ısısı

10 Ekim 2009 Cumartesi

Ankara - İstanbul Yolculuğu

4 Ekim pazar günü -artık akıllanmış olduğumdan metro turizmi es geçerek- bilet almak için aştide(1) ilerlemeye başladım. Derken pamukkaleden aldık biletimi.

Şunu söylemeliyim ki pamukkale gerçekten iyi bir firma. 2+1 otobüsleri özellikle -bence- on numara otobüsler. internetten tutun çeşit çeşit filmler, müzikler, televizyon kanalları... Üstelik hepsi kişiye özel ekranlardan izlenebiliyor.

Hostesler(2) zaten ayrı bir ilgililer.

Unutmadan, mola yerlerini anlatamam bile. tek bir sıkıntısı vardı mola yerlerinin, dışarıda yeterli sandalyesi yoktu. Dışarıda derken, açık alanda demek istiyorum. Eğer bunu dert ederseniz, eksi olarak kabul edebilirsiniz.

Söyleyecek fazla söz yok, seyahat için pamukkaleyi tercih edebilirsiniz.

------------

(1)AŞTİ: Ankara Şehirlerarası Terminal işletmesi olsa gerek
(2)İki hostes vardı

İstanbul-Ankara yolculuğu

2 Ekim Cuma günü metro turizm ile Ankaraya geçtim İstanbuldan. Öncelikle, kalkış saati 21.00 olan otobüsün 21.45 civarı bir saatte gelmesi gerçekten dumur etti beni. Aracın arıza yapmış olma, seferin iptal olma olasılığı bir hayli korkuttu beni. Niye derseniz, Bu sabah direksiyon sınavım vardı.

Gelelim aracın kalitesine, dışarıdan gayet güzel gözüküyordu, koltukları v.s rahattı ancak deprem oluyormuş hissi veren sarsıntılar yaşatıyordu yol boyunca. Hostes, güleryüzlü bir bayandı. Açıkçası ondan yana bir şikayetim yok.

Mola yerlerine gelirsek, şimdiye kadarki ikinci metro turizmi kullanışım bu. Ne yazık ki metro turizm mola konusunda da sınıfta kaldı benim açımdan. Nedenini sorarsanız -ki sormasanız da anlatacağım- yemekleri gerçekten kötüydü. Otobüsün kalkacağını hoparlörlerden haber veriyorlar ya hani? Eğer adamın ne dediğini anlayabilirseniz gerçekten yararlı bir durum. Eğer boğuk, cızırtılı hoparlörlerle yaşamıyorsanız işiniz zor. Hee, bu da yetmiyormuş gibi otobüsümüzün kalkacağı da bildirilmedi -evet boğuk hoparlörlerle yaşıyorum- ve dört kişiyi sağda solda aradık resmen.

Otobüse geri dönersek; teknoloji falan diyoruz ya? hani otobüslerde internet kullanımı v.s olaylarına giriliyor? Hadi inteneti geçtim, hala telefon açtırmıyorlar. Bu bir eksi midir? duruma göre değişir.

Şimdi artı ve eksileri yazalım mı? otobüs koltukları rahat, garson güleryüzlü.. Bunlar artıları. Eksilere gelirsek; Otobüs gecikti -5-10 dakika değil 45 dakika bekledim-, otobüs rahat değildi, Mola yerindeki yemekler kötüydü, araçların kalkacağını doğru düzgün anlayamıyordunuz, telefpn ve internet yok.

Sonuç olarak metro sınıfta kaldı -benim için-.

Not: Sınavım gayet iyi geçti bu arada, 90 aldım.

Cesim Adıgüzel, Arzu Adıgüzel, Ersin Adıgüzel, Beşir Demir 'e özel teşekkürlerimi sunuyorum =]
Özel Arama